Üçüncü Yılında Ukrayna İşgali ve Emperyalist Çelişkiler

Üçüncü Yılında Ukrayna İşgali ve Emperyalist Çelişkiler

“Rusya ise bu süreçte özellikle Birleşmiş Milletler’de kendisine destek bularak süreci yönetti. Afrika için Soçi’de düzenlediği zirve ile süreçten zayıflayarak çıkmayacağını diğer emperyalist bloka göstermiş oldu”

27 Mart 2024

Emperyalist Rusya’nın Ukrayna işgali üçüncü yılına girmiş bulunmakta. Gelinen aşamada, dünyada yaşanan yeni ekonomik krizin merkez üssü olarak görülen bölgede, işgal halen devam etmekte. Özellikle enerji ve gıda sektöründe yaşanan ekonomik artış başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın hemen tümünde enflasyon oranlarının da artmasına neden oldu.

Alım gücünün azalması, enflasyon karşısında maaşların erimesi, doğalgaz-elektrik ve akaryakıt fiyatlarının artması işçi sınıfının bu dönemde giderek fakirleşmesini de beraberinde getirmiş oldu.

ILO’nun “Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm: Eğilimler 2024 Raporu”na göre “çalışan yoksulluğunun devam etmesi bekleniyor. Aşırı yoksulluk içinde yaşayan çalışan sayısı (kişi başı satın alma gücü paritesine göre günde 2.15 ABD dolarından az kazananlar) 2023’te yaklaşık 1 milyon arttı. Orta düzeyde yoksulluk içinde yaşayan çalışan sayısı (kişi başı satın alma gücü paritesine göre günde 3.65 ABD dolarından az kazananlar) ise 8.4 milyon arttı.” Bu ifadeler yaşanan fakirleşmeyi gözler önüne sermektedir. Devam eden Ukrayna işgali aynı zamanda emperyalistler arası çelişkilerin hesaplaşma sahası olarak kullanılıyor.

Ukrayna işgalinde NATO’nun rolü

Ukrayna’da yaşanan emperyalist işgalin tarihsel arka planında, NATO’nun kaybolan etkisinin tekrar kazanılması için planlanan bir senaryonun olduğu, ABD emperyalizmi tarafından yönetilen bir sürecin sonunda ortaya çıkması vardır. 28-30 Haziran 2022’de İspanya’da yapılan NATO Zirvesi, bu sürecin şekillenmesine dair ipuçları barındırıyordu. En son 2010 yılında güncellenen stratejik konseptinde, Çin ve diğer bir dizi ülke üzerinden tehlike belirlemesi yapmayan NATO, 2022 stratejik sonuç bildirgesinde Çin politikalarının NATO’nun çıkarlarına, güvenliğine ve değerlerine meydan okuduğunu belirtmiş, özellikle AB emperyalistlerinin yeni bir emperyalist birlik yaratma çabasına girmiş olmasını engelleme adına yeni adımlar atmıştı.

Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir” çıkışı, ABD emperyalizminin Rusya ve Çin emperyalistlerini “tekrar” düşman etmelerine olanak yaratacak adımlar atmaya zorlamıştır. Bunun en kısa yolu ise Ukrayna üzerinden kurgulanacak bir çıkış olacaktı. Ukrayna’nın NATO üyeliği başvurusu ve sonrasında Rusya’nın kabullenmeyeceği bir dönem başlayacak ve bunun üzerinden NATO’nun işlevleştirilmesi sağlanacaktı. Esas olarak dünya pazarları üzerinde daralan etkisini tekrar tesis etmek isteyen ABD emperyalizminin başını çektiği NATO, Avrupa coğrafyasında çıkarılacak bölgesel bir işgal-savaş ile AB’li emperyalistleri yeni arayışlardan uzak tutacak, kendi eksenine tekrar çekmiş olacaktı.

Rusya’nın emperyalist paylaşımda çabası

Rusya’nın giderek güçlenen mali yapısını, alan hakimiyetini ve Şanghay Bloku’nun içindeki rolünü zayıflatmak için Ukrayna kartını oynayan emperyalistler, aynı zamanda (doğası gereği) yeni krizlere kapı aralamış oluyorlardı. Rusya ve Çin’in başını çektiği, 26 Nisan 1996’da Şanghay’da toplanan beş ülkenin “Sınır Bölgelerinde Askeri Güvenin Derinleştirilmesi Anlaşmasını” imzalamasıyla başlayan yolculukları, 2007 Bişkek Zirvesi’nde, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in “Tek kutuplu dünya kabul edilemez” söylemi ve NATO’ya karşı güçlü bir “birlik” olmak amacı aynı NATO’nun söylemi gibi “terör, ayrılıkçılık ve aşırıcılıkla mücadele” görevi ile devam etmektedir.

Dünya haklarının hiçbir çıkarı olmayan bu iki terör örgütü, sözüm ona dünyayı savaştan, “terörden korumak”, “kalıcı barışı sağlamak” için dünyayı parçalamaya, bölmeye ve paylaşmaya devam etmektedirler. Ukrayna’da NATO’nun “Ukrayna’nın bağımsızlığı ve özgürlüğü” naraları ile Rusya’nın “Ukrayna’da silahlanma ve milliyetçilikle terörizm” naraları birbirine karışmaya devam ediyor. Her iki emperyalist kutup, dünya halklarına karşı katliamlara devam ediyorlar.

Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), sınır güvenliği amacıyla kurulduğunu iddia etmesine rağmen diğer emperyalist birliklerin karşısında ekonomik ve askeri anlaşmalarla etki alanını genişletmeye devam ediyor. Bunun yanında yine Rusya ve Çin önderliğinde oluşturulan BRİC, 2009 yılında kuruluştan sonra 2011 yılında Güney Afrika’nın da katılımıyla birlikte BRİCS adını alarak ABD ve AB emperyalistlerinin ekonomik hegemonyasına karşı faaliyetlerine devam etmektedir. 2023 tarihinde Güney Afrika’nın Johennesburg kentinde düzenlenen BRİCS zirvesinde 23 ülke bu birliğe katılmak için resmi başvuruda bulundu. Nüfus olarak dünyanın önemli bir kesimine sahip olan bu ülkelerle birlikte, pazar üzerinde ciddi bir avantaja sahip olması kaçınılmazdır. Bu durum aynı zamanda yeni lokal, vekalet ve işgal savaşlarının da ortaya çıkma tehlikesini beraberinde getiriyor.

Emperyalistler arası çelişkiler boyutlanıyor

Emperyalist blokların başını, ABD/AB ve Rusya/Çin çekmekteler. Bu dönem aralarındaki çelişki daha belirgin ve görünür olmaktadır. ABD yukarıda anlattığımız biçimiyle; Asya, Afrika ve Ortadoğu’da yaşadığı gerileme sürecini ve AB üzerindeki etkisinin yarattığı azalma durumunu Ukrayna işgali ile bir nebzede olsa yavaşlatmış durumda. Devamında, Rusya’ya sınırı olan ülkeleri NATO’ya girmeye teşvik ederek var olan durumu daha da üst boyuta taşımaya çalışıyor.

Ancak tüm çabalarına karşın henüz Rusya’ya karşı bir “başarı” elde edebilmiş değil. Askeri ve ekonomik olarak Rusya’yı zor durumda bırakarak kısa vadede bir çöküş bekleyen ABD/AB emperyalistleri, Rusya üzerinde baskıyı artırmak adına NATO’yu genişletme ve daha aktif hale getirme gayesi içinde. Son günlerde, Alman subayların Ukrayna’ya gönderilecek silahları ve Kiev’in Kırım’daki bir köprüye olası saldırısını tartıştığı bir görüşmenin ortaya çıkması, bunu doğrulamaktadır.

İşgal sonrası, özellikle AB ülkelerinde Ruslara ait yaklaşık 200 milyar Euroluk bir bütçeye el koyması ve bunun Ukrayna’ya destek paketlerinde kullanılacağı açıklaması da yine Rusya’nın etkisini kırmaya yönelik bir hamle olarak görülmeli.

Rusya ise bu süreçte özellikle Birleşmiş Milletler’de kendisine destek bularak süreci yönetti. Afrika için Soçi’de düzenlediği zirve ile süreçten zayıflayarak çıkmayacağını diğer emperyalist bloka göstermiş oldu. Bazı Afrika ülkelerinde (Nijer, Burkuna Faso, Togo) gerçekleşen darbelerde Rusya’nın oynadığı rol, bölgede güçlendiğinin bir göstergesi oldu. Yine BRİCS oluşumu ile dünya nüfusunun yüzde 40’nın yaşadığı bir coğrafyaya müdahale etme, pazarına sahip olma “şansına da” sahip olmuş durumda.

Tüm bu gelişmeler, emperyalist bloklar arasındaki çelişkilerin yoğunlaştığı, arttığı gerçekliğini yaratmış durumda. Askeri bütçelere ayrılan pay devasa oranlarda artırılıyor, daralan pazarlar üzerinde planlar kurulmaya devam ediyor. AB ülkelerinde ve Avrupa Parlamentosu’nda gerçekleşen seçimlerde ırkçı, faşist partiler iktidara taşınıyor. Yapılan propagandalarda savaş çığırtkanlıkları ile savaş iktidarları kuruluyor.

Siyonist İsrail’in Filistin’e yönelik soykırımcı saldırısı, yine emperyalist blokların destek ve çabası ile devam ediyor. 30 binin üzerinde Filistinlinin katledildiği bu soykırımcı saldırı karşısında, dünya halklarının önemli bir karşı koyuşu söz konusu.

Hemen tüm emperyalist devletlerde uygulanan politikalar, bölgesel savaşlar, işgaller ve darbelerin gölgesinde işçi sınıfına yönelik saldırılarla birlikte devam ediyor. Yeni çıkartılan Güvenlik Yasaları, Emekli Yasaları, İş Yasaları bütünüyle kazanılmış hakların ortadan kaldırılmasını amaçlıyor. Gösteri hakları, göçmenlere yönelik haklar faşizm sosuyla parlamentolardan geçiriliyor. Sadece şüphe duyulması gerekçesiyle bile insanların yıllarca hapishanelere atılmasına olanak sağlıyor. Seçim dönemleri, ırkçı faşist partilerin iktidara taşınma tiyatrosuna dönüştürülüyor. Tüm çaba, pazarlar üzerinden bir pay kapmaya endekslenmiş durumda.

Faşist TC’nin rolü ve beklentisi

Yıllardır her seçim dönemini “Demokrasi Şenliği” olarak kitlelere sunan TC, genel seçimin ardından oluşacak refah balonun her zaman olduğu gibi patlamasıyla birlikte üzerine düşen görevlere yoğunlaştı. Yoksulluğun giderek ve işsizliğin artması, eğitimde ve sağlıkta yaşanan sorunlar kitlelerde oluşturulan beklentiyi ters yüz etmiştir. AKP-MHP faşist kliği kanla beslenmeye devam etmektedir.

TC devleti, Rusya’nın Ukrayna işgali döneminde askeri olarak Ukrayna’ya destek olurken, Rojava’ya yönelik saldırılarında Rusya ile kol kola olmaktadır. Sahte gözyaşlarıyla Filistin’e ağlarken, İsrail ile ticari ilişkileri büyütmeye devam etmektedir. Rusya’nın Afrika ülkelerinde gerçekleştirdiği darbelere var olan olanaklarını kullandırtmaktadır. Bir yandan da ABD emperyalistleri ile savaş uçakları ticareti yapmaktadır.

Ülkede yaşanan yoksulluk, yüksek enflasyon umurlarında bile değildir. Göstermelik bakan ve Merkez Bankası başkanı atamaları ile kitlelerin gözünde ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. Onlarca fabrikada direnişler, eylemler gerçekleşmektedir. İşçi sınıfı, her yönüyle bir cendereye alınmıştır. Faşist AKP şahsında faşist devletin yönelimi ve beklentisi, coğrafyamızda emperyalistler arası artan çelişkiden yararlanarak pastadan arta kalandan pay kapmaktır. Rojava’ya yönelik günlük saldırılarının yanında “terörle mücadele” gerekçesiyle Irak Kürdistanı’ndaki işgalini genişletmek için ABD emperyalizmiyle pazarlık yapmakladır.

Esas olarak emperyalist devletlerin çıkarları için verilen roller dışında bir etki alanı olmayan faşist TC, iç politikada bu hamlelerini büyük bir başarı olarak yansıtmaya ve kullanmaya çalışmaktadır.