Değişim, Yeni Koşullar ve Mücadele Biçimleri Üzerine

 Değişim, Yeni Koşullar ve Mücadele Biçimleri Üzerine

“Stalin’in de belirttiği gibi stratejideki değişiklikler, örgütlenme ve mücadele biçimlerine de yansımaktadır, stratejiye uygun yeni örgütlenme ve mücadele biçimleri ortaya çıkmaktadır.”

14 Eylül 2025

Demokratik halk devrimi, ardından sosyalist devrimi gerçekleştirme mücadelesi veren bir komünist partisi, ülkenin sosyal ve ekonomik yapısını analiz ettikten sonra oluşturduğu devrim programın da mücadele biçimlerini; legal ve illegal mücadele biçimlerini belirler.

İşçi sınıfının temel mücadele biçimleri belirlenirken ekonomik, ideolojik ve siyasal mücadele biçimleri olarak ifade edilmektedir. Lenin, bunlar arasından siyasi mücadeleyi temel mücadele biçimi olarak tanımlar. İşçi sınıfının tüm maddi ve manevi güçleriyle burjsuvaziye karşı verdiği mücadele, siyasi mücadeledir. İşçilerin yalnızca kendi sömürücülerine karşı yürüttüğü ekonomik mücadele farklı olarak bütünüyle kapitalist sınıfın çıkarlarını koruyan devlete karşı verdikleri mücadeledir/savaştır. İşçi sınıfının iktidar mücadelesidir.

Her mücadele biçimi ancak kendisine uygun araçlarla yürütülebilir. Ekonomik mücadele sendikaları, grevleri kendisine uygun araçlar olarak geliştirmiştir. Siyasi mücadele ise bir parti olmadan yürütülemez.

Bu partinin, işçi sınıfının en ileri, en nitelikli bireylerini, bu kişilerin deneyimini, devrimci ruhunu, proletarya davası uğruna sonsuz fedakarlığını kendisinde toplaması gerekmektedir. Ancak böyle bir parti, sınıf mücadelesinin zor koşullarında yani proletaryanın burjuvaziye karşı savaşının güçlükleriyle başa çıkabilir.

Proletaryanın herhangi bir örgütü, örneğin sendikalar veya yerel işçi örgütleri vb. proletaryanın burjuvaziye karşı giriştiği iktidarı ele geçirme savaşında yönetici rol oynayamaz.

Bu görev ancak proletaryanın kendisini yönetecek olan, iyi donatılmış bilgili ve savaş sanatının inceliklerini kullanabilen öncünün, proletaryanın siyasi partisinin omuzlarındadır.

Proletarya partisinin en önemli ilkelerinden biri illegalitedir; partinin ve organlarının gizliliğidir. “İllegalite sadece bazı gizlilik kurallarına uyulması değildir. İllegalite partinin örgütlenme, çalışma, yaşama, savaşma ve korunma tarzıdır.

Partinin esas görevi sınıf savaşına kurmaylık etmektir.” “…Partinin görevi her şeyden önce de kitlelerin örgütlenmesi ve savaştırılması meselesidir.” (Partizan, sayı 31)

Proletaryanın iktidar mücadelesindeki en önemli aracı partisidir. 1917 Ekim Sosyalist Devrimi’nde Lenin önderliğindeki RSDİP (Bolşevik) işçileri, emekçileri, askerleri; İşçi ve Asker Sovyetlerinde örgütleyerek Çarlığa ve Geçici Hükümete karşı örgütleyip silahlı ayaklanmayla iktidarı ele geçirmiştir. Yine Çin’de Mao Zedung önderliğindeki ÇKP, (Çin Komünist Partisi) işçileri, köylüleri örgütleyerek Halk Savaşıyla Komintang iktidarını alaşağı ederek iktidarı ele geçirmiştir.

Proletaryanın iktidarı ele geçirme mücadelesinde mücadele ve örgütlenme biçimleri daha önce de değindiğimiz gibi o ülkenin sosyal ve ekonomik yapısına bağlı olarak şekillenir. Mücadele ve örgüt biçimleri, o ülkedeki sınıf hareketinin somut durumuna göre belirlenir ve değişir.

Bu konuda Stalin, Rusya’daki devrimin tecrübelerinden yola çıkarak şu tespitleri yapmaktadır; ”Taktik hareketin kabarma ve alçalma, devrimin yükselme ve alçalmasının nispeten kısa dönemi için proletaryanın davranış çizgisini saptamak, eski mücadele ve örgütlenme biçimlerinin ve eski şiarların yerine yenilerini geçirerek bu biçimleri birbirleriyle birleştirerek vb. bu çizginin uygulanması için mücadele etmektir. Strateji, diyelim ki, çarlığa ya da burjuvaziye karşı savaşı kazanma, çarlığa ya da burjuvaziye karşı mücadeleyi sonuna kadar götürmeyi hedef edinmişse taktik daha az önemli hedefleri önüne koyar, çünkü onun hedefi bir bütün olarak savaşı kazanmak değil, devrimin verili yükselme ya da bu muharebeyi şu ya da bu eylemi başarıyla gerçekleştirmektir. Taktik, stratejinin bir parçasıdır, ona bağlıdır ve ona hizmet eder.

Taktik, kabarma mı yoksa alçalma mı olduğuna göre değişir. Devrimin birinci aşaması boyunca (1903-Şubat 1917) stratejik plan herhangi bir değişikliğe uğramadığı halde, taktik bu süre içerisinde birçok kez değişti. 1903-1905 döneminde partinin taktiği saldırı taktiği idi, çünkü devrim kabarıyor, hareket yükseliyordu ve taktik bu olgudan yola çıkmak zorundaydı. Buna uygun olarak mücadele biçimleri de devrimciydi ve devrimin kabarmasına uygundu. Yerel siyasi grevler, siyasi gösteriler, siyasi genel grev, Duma boykotu, ayaklanma, devrimci mücadele şiarları- bu dönemde birbirini izleyen mücadele biçimleri işte bunlardı. Mücadele biçimleriyle birlikte örgüt biçimleri de değişmekteydi. Fabrika komiteleri, devrimci köylü komiteleri, grev komiteleri, işçi temsilcileri sovyetleri, az çok açık bir şekilde faaliyet yürüten bir işçi partisi- bu dönemdeki örgüt biçimleri bunlardı.

1907-1912 döneminde parti, geri çekilme taktiğine geçmek zorunda kaldı, çünkü o sıralar devrimci hareket geri çekiliyordu, devrim alçalıyordu ve taktik bu olguyu hesaba katmak zorundaydı. Buna uygun olarak hem mücadele biçimleri hem de örgütlenme biçimleri değişti. Dumayı boykot yerine Dumaya katılma, Duma dışında açık eylemler yerine- Duma içinde çalışma ve eylemler, Siyasi genel grev yerine-kısmi iktisadi grevler, ya da basbayağı durgunluk, partinin bu dönemde illegaliteye geçmek zorunda olduğu kendiliğinden anlaşılır, devrimci kitle örgütlerinin yerine ise kültür ve eğitim örgütleri, kooperatifler, sigorta kasaları ve diğer legal örgütler geçti.

Devrimin ikinci ve üçüncü aşamaları için de aynı şey söylenmelidir. Bu aşamalar boyunca stratejik planlar değişmeden kaldığı halde taktik düzinelerce kez değişti.” (Proleter Devrimin strateji ve taktiği 7. Defter)

Mücadele ve ona bağlı olarak örgütlenme biçimleri dünya komünist hareketinin tarihinde derinlemesine tartışılmış, bu tartışmalar içerisinde bugün de komünistlere rehber olan Leninist tavır berraklaşmıştır.

V.İ.Lenin, “Partizan Savaşı” adlı makalesinde şu tespitleri yapıyor; “Her Marksistin mücadele biçimleri sorununu araştırırken, koymak zorunda olduğu temel talepler nelerdir?

Birinci olarak; Marksizm sosyalizmin bütün ilkel biçimlerinden, herhangi bir belirli mücadeleye bağlanmasıyla ayrılır. O, en çeşitli mücadele biçimlerini tanır ve bunları ‘kafadan uydurmaz’ bilakis devrimci sınıfların, hareketin seyri içerisinde kendiliğinden ortaya çıkan mücadele biçimlerini sadece genelleştirir, örgütler ve onlara bilinç taşır. Marksizm her türlü soyut formüle, her türlü dogmatik reçeteye kesinlikle düşmandır ve hareketin gelişmesiyle, kitlelerin bilincinin artmasıyla, iktisadi ve siyasi buhranların keskinleşmesiyle birlikte sürekli olarak yeni ve çeşitli savunma ve saldırı yöntemleri ortaya çıkaran kitle mücadelesinin dikkatle incelenmesini talep eder.

Bu yüzden Marksizm hiçbir zaman hiçbir mücadele biçimini ret etmez. Marksizm kendini asla yalnızca verili anda mümkün ve mevcut olan mücadele biçimleriyle sınırlama, aksine verili dönemde hiç kimsenin bilmediği yeni mücadele biçimlerinin verili toplumsal konjonktürün değişmesiyle ortaya çıkmasını kaçınılmaz addeder. Marksizm bu açıdan eğer böyle ifade etmek gerekirse, kitle pratiğinden öğrenir ve kitlelere meclis ‘sistemcilerinin’ keşfettiği mücadele biçimlerini öğretme iddiasından uzaktır. Örneğin Kautsky sosyal devrimin biçimlerini incelerken ‘gelecek buhranın bizim şimdiden göremediğimiz yeni mücadele biçimleri getireceğini biliyoruz’ diyordu.

İkinci olarak;

Marksizm, mücadele biçimleri sorununun mutlaka tarihi olarak araştırılmasını talep eder. Bu sorunu, somut tarihi durumun dışında ele almak, diyalektik materyalizm alfabesini anlamamak demektir. Ekonomik evrimin çeşitli anlarında, çeşitli siyasi, milli-kültürel, sosyal ve diğer şartlara bağlı olarak çeşitli mücadele biçimleri haline gelir ve buna bağlı olarak çeşitli mücadele biçimleri ön plana çıkar, mücadelenin ana biçimleri haline gelir ve buna bağlı olarak, ikinci dereceden mücadele biçimlerinde, tali mücadele biçimlerinde de öz değişikliklerine uğrar.

Belli bir mücadele aracının uygulanmasını, gelişmesinin verili aşamasında verili hareketin somut durumunu iyice incelemeden, onaylamaya veya onaylamamaya çalışmak, Marksizmin zeminini tamamen terk etmek demektir.

Bize yol gösterecek olan işte bu iki temel teorik öğretidir. Marksizmin Batı Avrupa’daki tarihi bize bu söylenenleri doğrulayan sayısız örnekler vermektedir. Şu günlerde Avrupa sosyal demokrasisi, parlamentarizmi ve sendika hareketini esas mücadele biçimleri olarak görmektedir, eskiden ayaklanmayı tanımıştı ve Rus Kadetleri ve Besaglavzi türünden liberal burjuvaların görüşünün aksine, durum değiştiği takdirde gelecekte de tanımaya hazırdır.

1870’lerde sosyal demokrasi her derde deva sosyal bir ilaç olarak burjuvaziyi siyasi olmayan yoldan derhal devirme aracı olarak genel grevi reddetmiştir- ama sosyal demokrasi (özellikle 1905 Rus deneyiminden sonra) siyasi kitle grevini belirli şartlar altında gerekli olan bir mücadele biçimi olarak tanımıştır. Sosyal demokrasi 1940’lar da barikat savaşını tanımıştır, ama 19. yy’ın sonunda belli şartlar yüzünden onu reddetmiştir ve bu son görüşünü düzeltmeye ve Kautsky’e göre yeni bir barikat taktiği ortaya çıkaran Moskova deneyiminden sonra barikat savaşını amaca uygun bir şey olarak kabul etmeye tamamen hazır olduğunu açıklamıştır.” (Proleter Devrimin Stratejisi ve Taktiği, 7. Defter, V.İ.Lenin, s. 28-30)

Burada mücadele biçimlerine yaklaşımda tavır nettir. Hiçbir mücadele biçimi ret edilemez fakat aynı zamanda hiçbir mücadele biçimi mutlaklaştırılamaz. Hangi mücadele biçiminin yaşanılan anda öne çıktığı, esas olduğu vb. sorusuna sınıfın mücadele içinde bulunduğu somut durumun somut değerlendirmesi temelinde cevap verilir.

Mücadele biçimleri “devrimci sınıfların hareketinin seyri içinde” kendiliğinden ortaya çıkar. Bu konuda Marksist öncü kitlelerden öğrenir. Kitle hareketi içinde öne çıkan mücadele biçimlerini sadece genelleştirir, örgütler ve onlara bilinç taşır.

Proletarya partisinin kuruluşuyla birlikte İbrahim Kaypakkaya Türkiye’nin sosyal ve ekonomik tahlilini yaparak devrimin ilk aşamasını demokratik halk devrimi (DHD), devrimin yolunu da halk savaşı olarak belirlemiş, ülkedeki sınıfların konumlanışını tahlil etmiş, devrimin düşman ve dostlarını ortaya koymuştur.

Devam eden tartışmalarda proletarya partisi; bu belirlemelerden elli yıl sonra gerçekleştiren tartışmalarda proletarya partisi şu tespitleri yapmıştır;

“…Kuruluşundan itibaren yarı-feodal, yarı-sömürge ekonomik ve sosyal yapıya sahip Türkiye toplumunda yarı-feodal üretim ilişkileri baskın durumdayken süreçle birlikte yarı-sömürge koşulların derinleşmesi ve feodal ilişkilerin çözülmesi beraberinde emperyalizme bağımlı kapitalizmi (komprador kapitalizmi) geliştirmiştir. Günümüzde Türkiye’de feodal kalıntılar halen var olmakla birlikte komprador kapitalizm hakim hale gelmiş durumdadır.”

İşçi sınıfı içinde çalışma

Önümüzdeki süreçte kolektif açısından en fazla üzerinde durulması gereken konuların başında işçi sınıfı içerisinde örgütlenme gelmektedir.

Bu demektir ki; fabrikalar, iş yerleri, atölyeler proleter devrimciler açısından örgütlenme ve mücadelenin kaleleri olacaktır. Örgütlenmedeki bu değişikliklerle birlikte demokratik halk devrimi mücadelesinde şehirler ve işçi sınıfı içerisinde çalışmanın esas olduğunun; kırlarda ve yoksul köylüler içerisinde çalışmanın tali duruma düştüğünün, devrim mücadelesinin başından sonuna kadar silahlı mücadele üzerinden yükseleceğinin, silahlı halk ayaklanması mücadele biçimini hedefleyeceğinin altını çizmek gerekir.

İşçi sınıfının yoğun olarak yaşadığı, çalıştığı bölgelerde örgütlenme çalışmalarına ağırlık verilerek, buralarda uzun zamana yayılan çalışmalarla yeni örgütler kurulabilir. Bu bölge ve fabrikalarda; mücadele içerisinde, grevlerde, fabrika işgallerinde işçilerin siyasal bilinci gelişecektir.

Bu işçilerden oluşacak komitelerle fabrikalardaki mücadelelere önderlik edilebilir. Bu çalışma ve mücadele içerisinde işçiler proletarya partisinin görüşlerine yakınlaşacaktır. İşçi sınıfı içerisinde daha yoğun örgütlenmek proletarya partisini sadece örgütsel olarak değiştirmeyecek; bunun ötesinde daha çok da ideolojik olarak sağlamlaştıracaktır.

Bu nedenle de işçi sınıfı içerisinde örgütlenmek önemlidir.

Stalin’in de belirttiği gibi stratejideki değişiklikler, örgütlenme ve mücadele biçimlerine de yansımaktadır, stratejiye uygun yeni örgütlenme ve mücadele biçimleri ortaya çıkmaktadır.

Örgütlenmenin en önemli aracı yayındır. İşçilerin mücadelesini anlatan, onlara sınıf bilincini taşıyan, diğer fabrikalarda ve sınıf mücadelesinin diğer alanlarında neler olduğunu aktaran bir yayın önemlidir. Gazetemizde kimi dönem yoğun kimi dönem daha seyrek de olsa yayımlanan işçi söyleşileri bu anlamda önemli ve öğreticidir. Bu haber ya da yazılar, işçilere ulaştığı oranda hem işçiler kendi sorunlarının gazetemizde yer aldığını görmekte hem de işçiler başka bir alandaki işçilerin de benzer sorunlarına hakim olmaktadır. Aynı şekilde deneyim aktarımına da hizmet etmektedir.

Diğer yandan gazetemizin tüm okurları, işçi sınıfının sorunları, yaşadıkları ve önerilerine yakınlaşmakta, gündemine almaktadır.