Almanya Federal Seçimleri ve Sonuçları Üzerine

Almanya Federal Seçimleri ve Sonuçları Üzerine

“Seçimlerin gerçekleştirilmesi, hükümet partilerinin değişmesi toplumun sorunları çözmeyecektir. Seçim öncesi özelikle ırkçı/faşist partilerin propaganda aracı olarak kullandıkları göçmen sorunu kısa sürede çözülemeyecektir.

14 Mart 2025

23 Şubat günü 630 sandalyeli Almanya Federal Meclisi erken genel seçimi yapıldı. Koalisyon ortağı Hür Demokrat Parti (FDP) başkanı Lindner’in görevden alınmasının ve FDP bakanlarının (Maliye, Adalet, Ulaştırma ve Eğitim) istifa etmelerinin ardından erken genel seçim sürecine girilmişti.  Ocak ayı ortalarında güven oylamasının alınamamasının ardından startı verilen erken genel seçim, 59.2 milyon seçmenin oy kullanma hakkının olduğu Almanya’da % 83 gibi yüksek bir katılımla gerçekleşti. 2021 Federal Seçim sürecinden bu yana oylarını yüzde 10 üzerinde artıran faşist parti, Almanya İçin Alternatif (AFD) ikinci parti oldu. Başka bir faşist parti olan Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) ve kardeş parti Hristiyan Sosyal Birlik Partisi (CSU) yüzde dört oranında oylarını artırarak yirmi sekiz buçuk ile birinci parti olma konumunu yakaladı.

Bir önceki dönem iktidar partisi olan Sosyal Demokrat Partisi (SPD), 1887 yılından beri elde ettiği en düşük oy oranı ile tarihi bir hezimet yaşadı. Sol etiketi üzerinde taşıyan eski dönem iktidar ortağı Yeşiller, eksi üç oranında oy kaybı yaşamasına rağmen meclise girmeyi başardı. Bu sürecin sol adına en kârlı çıkan partisi Sol Parti oldu. Bir önceki seçime göre % 4 civarı oy oranını artırarak önemli bir etki yakaladı. Sol Parti’nin eski usul siyasi kampanya çalışmaları ve sosyal medya ayağını iyi kullanmasının bu artışta payı olmuştur. TikTok, İnstagram ve X gibi sosyal medya platformlarını kullanarak daha genç ve dijital olarak aktif seçmene ulaşmayı başardı. Genç kesimin tercih ettiği bir parti statüsünü kazandı. Bir önceki iktidar ortağı Hür Demokrat Parti (FDP) ve muhafazakâr solun temsilcisi olarak ilk defa seçimlere katılan Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), baraj altı kalarak mecliste yer alamadı. Böylelikle sağ partilerin yükselişi umut olarak sunulmaya çalışılmasına karşın tek başına iktidar olma imkanına ulaşamadı.

Bu seçimlerde toplamda on dokuz Türkiyeli Milletvekili Almanya meclisinde yer almaya hak kazandı. (SPD 7/Sol Parti 7/ Yeşiller 2/CDU 2/ CSU 1) Bu seçimlerde yeni meclisteki kadınların oranı ise % 32.4 yani 204 kadın milletvekili. Federal mecliste sandalye sayısını beş partiye paylaşarak yeni dönemin siyasi denklemi oluşturulmuş oldu.

Seçim tablosu neyin göstergesi?

2021 yılında yapılan genel seçimlerden sonra trafik ışıkları koalisyonu oluşturulmuştu. Daha güçlü ekonomi, toplumsal refah ve konut sorunu, ekoloji, barış, göçmenler gibi temel sorunları ele alarak esasta sol ve liberal çevrelere hitap ederek geldiler.

İktidar, söylediklerinin tam tersi bir süreci yaşatarak kendi sonunu hazırlarken faşist örgütlenmelerin güçlenmesine de ciddi zemin hazırladı. Ukrayna savaşı ve takındıkları tavır, silahlanma, ekoloji bu süre zarfında daralan ekonomi, yükselen enerji fiyatları, göçmen sorunları karşısındaki yetersizlikler, enflasyon ve yoksullaşmanın artması, gelecek kaygısı; Alman sanayisinin durgunluğu ve işçi çıkışları gibi bir dizi temel sorun toplumsal tepkinin birikmesine neden oldu. Özellikle faşist AfD’nin bu argümanları kullanarak ülkedeki göçmen sorunu üzerinden yaptığı anti-propaganda sonuçlar vermeye başladı.

Alman sermayesinin Ukrayna savaşıyla artan üçüncü dünya savaşı tehlikesi ve silahlanmayla beraber militarizme yönelmesinin ardından, doğabilecek toplumsal tepki ve sosyal uyanıştan duyduğu korku, faşist AfD’nin güçlenmesine ve gelişmesine tam destek sundu.

AfD’nin destek bulduğu kesimlerin % 38’inin işçi, % 32’sinin işsiz % 21’inin serbest meslek ve % 23’ünün emekli olması bize toplumsal zemini hakkında önemli veriler sunmaktadır. Seçmenlerin yüzde 39’u bu faşist partiye yönelmiştir.

Gelecek korkusu ve ekonomik sorunların derinleşmesi, sermayenin gizli destekçisi AfD gibi bir partiyi büyütmenin imkanlarını yaratmıştır. Son yıllarda özellikle seçim arifesinde göçmenler tarafından toplumsal alanlara yapılan saldırılar sonucu sivil ölümlerin Almanya gündeminde köpürtülmesi tesadüfi değildir. Bunu, ırkçı/faşist düşüncelerin alabildiğince dillendirilmesi ve toplumun yeni döneme hazırlanması olarak okumak gerekir. Anti-İslam ve anti-göçmenlik üzerinden inşa etmeye çalıştıkları yeni bir toplumsal süreç örülmektedir. Nitekim özellikle Münih saldırısı sonrası AfD’nin göçmenlik yasası üzerine ortaya koyduğu tezleri savunan CDU’nun bu faşist parti ile aynı zeminde buluşması, Almanya çapında genel bir toplumsal tepkiye dönüştü. Bu tepkiyi iktidarın “sol” etiketli partileri SPD, Yeşiller, Sol Parti sağ ve faşist anlayışlara karşı gelişen bu toplumsal tepkiyi, yapılacak olan federal genel seçimlerde yükselmek için manivela olarak kullanmak istedi ancak pek sonuç vermedi. Doğu’da tüm eyaletleri kazanan, oylarını SPD tabanından alarak yükselen AfD oldu. AfD, Batı’da ve SPD’nin güçlü olduğu alanlarda bile hatırı sayılır bir oy potansiyeline sahip oldu.

Bundan sonra ne olacak?

Alman sermayesi en kısa süre içinde yeni bir hükümetin oluşmasına onay verecektir. Yeni hükümet tartışmasız “savaş hükümeti” olacaktır.

Emperyalist güçlerin pazar alanlarına yönelik hamleleri ve yeni pazarlara hakim olma kavgasında zayıf kalanın yaşam hakkının ortadan kalktığı bir dönemi yaşıyoruz. Alman sermayesinin bu pazarlardaki yerinin korunması dahası yeni pazarlara girmesi süreci daha can alıcı bir noktada durmaktadır. Dış politikada etkisizleştirilmeye çalışılan bir Avrupa ve onun öncüsü Almanya’dan söz edilmelidir. Rus enerji kaybı, güvenlikte ABD desteğine duyulan ihtiyaç ve Çin’e olan bağımlılık, Avrupa ordusunun kurulamamış olması gibi gelişmeler Alman sermayesi bakımından ciddi sıkıntı oluşturmaktadır. Tüm olumsuzluklara rağmen sanayi ekonomisinin gücü önemli bir avantajdır. Ancak 2029 yılına kadar bir buçuk milyonu bulabilecek iş gücü açığı ve bunu da ülkeye çekilebilecek göçmenler ile çözme politikası hala ciddi bir sorun olarak durmaktadır. Yetersiz yatırımlar ve ekonomik durgunluk bir başka sorun olarak gelecek iktidar ortaklarını beklemektedir. İşçi-emekçi ücretlerindeki kısıtlamalar devam edecektir. Tekellere yönelik enerji ücretleri düşürülecektir. Mülteci veya göçmenlere yönelik insani olmayan yasalar devamla uygulanacaktır.

Kısacası; Ortadoğu’daki gelişmeler, Ukrayna’nın durumu ve Trump’ın yeni dönem politikaları, Almanya’nın her alanda savaşı yürütebilecek bir hükümeti bir an önce kurması gerektiğine işaret etmektedir. Hükümet, CDU/CSU ve SPD olarak gündeme gelecektir. Her ne kadar CDU, Yeşiller’e sıcak bakmasa da Yeşiller’in savaş konusunda, sermayeye yakınlığı bu partinin de hükümete monte edilmesini beraberinde getirebilir.

Bizim yapabileceklerimiz!

Seçimlerin gerçekleştirilmesi, hükümet partilerinin değişmesi toplumun sorunları çözmeyecektir. Seçim öncesi özelikle ırkçı/faşist partilerin propaganda aracı olarak kullandıkları göçmen sorunu kısa sürede çözülemeyecektir. Bu sorun veya durum bir çözüme kavuşturulmadan idari tedbir ve çıkarılacak yasalarla kangren olmuş bu sorunda ilerleme kaydedilemeyecektir. Bu başlıklar, ekonomik ve siyasi olarak sıkışan iktidar partilerinin can simidi olarak görülüp toplumun karşısına çıkarılacaktır. Bu anlamıyla gerek emek cephesinde gerek demokratik cephede ikili görev ve sorumluluklar bizleri bekliyor. Emek cephesinde yeni grev ve protestolar artacaktır. Bozulan ekonomi koşullarının yaratacağı öfkeyi önceden görüp buna hazırlıklı olmalıyız. Somut talep ve istemleri ortaya koymalıyız. Siyasi otoriteyi, hükümeti açıktan teşhir etmeliyiz. İttifak zeminini geniş tutabilmeliyiz. Göçmenler sorununu daha derin ve derli toplu inceleyip somut talepler üretmeliyiz. Sermayenin çıkarları doğrultusunda palazlanan ve büyütülen faşist partilere karşı anti-faşist mücadele araçlarına daha fazla ağırlık verebilmeliyiz. Hükümetlerin girdiği çıkmazlardan çıkabilmek için baskı mekanizmalarını devreye koyacaklardır. Yasaları da buna göre çıkaracaklardır. Buradan anti-demokratik uygulamalara karşı ciddi kampanyalar örgütlemek önemli bir görev olarak karşımızda durmaktadır. Sosyal demokratların sahte demokrasi oyunlarını boşa çıkarmalıyız. Bu oyun bozulmadan ilerleme güç olacaktır. Bu anlamıyla elimizde birden fazla olanak bulunmaktadır. Sokakların önemini kavradıkça hak ve özgürlüklere daha fazla yakın duracağız. Dijital medya ve araçlarını özellikle gençleri çekebilecek şekilde kullanmalıyız. Faşizm sokaklardaki militan genç ve dinamik ruh haliyle karşılanabilir. Bizim yükseleceğimiz genç zemin eğer faşist partiye kayıyorsa burada oturup düşünmekte fayda vardır. Zaman aleyhimize olsa da koşullar ve araçlar lehimize gelişiyor. Yeter ki o araçları yaratalım…